İnsan gelişiminin önemli bir parçasını kimlik gelişimi oluşturur. Benlik, tüm insanların gelişimsel süreçleri içinde ebeveynleri ve diğer insanlarla etkileşim ve deneyimlerinin bir sonucu olarak oluşturduğu kendine ait düşünce, duygu ve davranış ağıdır. Kimlik gelişimi kısaca insanın “Ben kimim?” sorusuna verdiği cevap çerçevesinde şekillenir. Ergenlik dönemi kimlik gelişiminin önemli bir basamağıdır.
Çocuklar büyüdükçe, özellikle ergenlik döneminde daha farklı kimliklerinin farkına varırlar. Ergenlik dönemindeki bir çocuk aşk, iş ve dünya görüşü anlamında çeşitli kimlik denemeleri içinde bulunur ve bu yolla “Ben kimim?” sorusunu cevaplandırmaya çalışır. Birey büyüdükçe kimlikler de artar. İlerleyen yaşlarda da her birimiz mesleki bir kimlik ediniriz. Örneğin, doktor, mühendis, avukat, marangoz, berber ya da ev hanımı gibi. Evlenip çocuk sahibi olduğumuzda ise bir anne ya da baba kimliğine sahip oluruz. Yaşımız ilerledikçe kimliklerimize yenileri eklenir, kimi kimliklerimiz değişir, kimileri de kaybolur. Benlik ise kişinin yaşamı boyunca ebeveynleri ve diğer insanlarla etkileşim ve deneyimlerinin bir sonucu olarak geliştirdiği birleşmiş düşünce, duygu ve davranış ağıdır.
Benlik saygısı; çocuğun kendi değer, yetenek ve başarılarına bağlı olarak kendisi hakkında oluşturduğu duygular sonucu ortaya çıkar. Çocuğun benlik imajı ilk olarak aile içinde gelişir. Çocuklar, ebeveynlerinin kendilerine ilişkin duygularından ve algılamalarından büyük ölçüde etkilenirler. Benlik saygısının gelişimi, anne ve babanın çocuğa gösterdiği ilgi ve aralarındaki ilişkiye bağlıdır. Çocuklar, ebeveynlerinin kendilerine ilişkin duygularından ve algılamalarından büyük ölçüde etkilenirler. Başkalarının saygısı ve olumlu duygusal etkileşimi kişide kendini sevmeyi geliştirir. Bu sayede duygusal kendilik ve egemenlik oluşur. Ergenlik süresince, anne-babanın çocukları ile kurdukları olumlu ilişkilerin; ergenlerin, iyi oluş düzeyleri, benlik saygıları, uyum becerileri ve benlik gelişimleri, sosyal beceri ve çevresine uyum sağlama düzeyleri üzerinde etkili olduğu belirtilmektedir. Bununla birlikte birçok araştırma bulgusu anne-baba iletişiminin ve katılımının yüksek düzeyde yaşandığı aile ortamlarında yetişen çocukların olumlu davranışlar sergiledikleri ve kişilik gelişiminde avantajlı olduklarını ortaya koymaktadır.
Özgüven, insanın kendiyle barışık olması, kendini olduğu gibi kabul etmesi yani olumlu benlik algısıdır. Benlik kavramı, bireyin zihinsel ve fiziksel özelliklerinin toplamı ve bireyin sahip olduğu bütün bu özelliklere ilişkin kendini değerlendirmesi olarak tanımlanabilir.
Olumlu benlik algısı ve öz güveni olan çocuklar, okul çalışmalarında daha girişimci, daha güvenli, daha ataktırlar ve yeni şeyler öğrenmeye daha meraklıdırlar. Çünkü öğrenme motivasyonları yüksektir. Başarı ya da başarısızlık, çocuğun öğrenme motivasyonunu etkilemez. Ancak anne babanın, öğretmenlerin ve diğer önemli yetişkinlerin başarı ve başarısızlığa verdikleri tepkiler belirleyici bir özellik gösterir.
Çocuğun bir faaliyette ustalaşması için yetişkinler tarafından cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Benlik algısı ve öz güven, çocuğun sadece akademik başarısı ve girişimciliğinde değil, gelişiminde de önemli rol oynar. Olumlu benlik algısı geliştirmiş bir birey, kendi değerlerini oluşturur. Kendi değerlerini oluşturan birey, her tür sosyal ortamda isteklerini, rahatsızlıklarını, beklentilerini rahatça ortaya koyabilir. Kendini rahatça ortaya koyabildiği için çevresindeki olumsuz etmenlerden de en az derecede etkilenir. Özellikle ergenlik çağında, aileden ziyade arkadaş gruplarından etkilenen çocuklar, eğer öz güvenleri gelişmişse, akran baskısıyla daha rahat baş edebilirler.
Olumlu Benlik Nasıl Gelişir ?
Çocuğun, kendisine önem veren ve yerinde davranışlarda bulunabilen, öz güvenli bir birey olarak yetişmesinde, anne-babanın davranışlarının büyük etkisi vardır. Anne baba, çocuklarını sevdiklerini ve ne kadar değerli olduğunu söz ve davranışları ile ortaya koymalı. Çocukların, “kendileri oldukları” için sevildiklerini bilmeye ve evdeyken varlıklarına önem verildiğini, evde değilken de özlendiklerini hissetmeye ihtiyaçları vardır. Çocukların dünyayı anlamaları için sınırsız bir kapasiteleri vardır. Ancak bu kapasiteyi ortaya çıkarmak için önce tüm ihtiyaçlarının karşılandığı güvenli ve düzenli bir dünyada yaşadıklarını bilmeleri gerekir. Çocukların yanında kurulacak iletişim, aile içi ilişkileri tehdit eder tarzda olmamalıdır.
Duygularını ifade etmesi, yaşadıklarını paylaşması konusunda ona örnek olmalısınız. Konuşmaya başladığında onu sonuna kadar dinlemek ve ilgi göstermek, onun anlatmak ve konuşmak konusundaki isteğini ve kendini ifade derecesini artıracaktır.
Çocuğun mümkün olduğu kadar farklı sosyal ortamlarda bulunması sağlanmalı, değişik insanları, çevreleri ve ortamları tanıması için fırsat verilmelidir. Girdiği farklı sosyal ortamlarda başarabileceği görevler ve sorumluluk alması sağlanmalıdır.
Hoşlandığı, başarılı olabileceğine inandığı, yetenekli ve ilgili olduğu alanda bir hobi edinmesi, sosyalleşmesi ve öz güveninin gelişmesi açısından önemlidir.
Çocuklar yönlendirilirken akranları ya da başka kişilerin başarıları örnek gösterilmemeli ve kıyaslanmamalıdır. Herkesin elde edebileceği başarı kendine özgüdür. Aşırı talepler ortaya koyan ebeveyn, çocuğunu güvensizliğe ve tedirginliğe iter ama aşırı korumacı ebeveyn de çocukta aynı zayıflıkların ortaya çıkmasına neden olabilir. Çocuğun bu süreçte elde ettiği başarıya değil gösterdiği çabaya odaklanılmalıdır.
Comments